Daha iyi yenil!!!

Eskişehir Spor- Mersin İdman Yurdu maçını izlerken, sürekli kıyaslama yaptım. Neden puan alan takım Eskişehirspor neden Mersin İdman Yurdu değil ? diye iki takım arasındaki farkları gözlemlemeye çalıştım.

Bir futbol sever, futbol izleyicisi yada yorumcu olarak Eskisehirspor-Mersin İdman Yurdu maçı sonuç farkının teknik ,taktik kaynaklı olduğunu düşünebiliriz. Maçı genel olarak ; Wellinton girene kadar ve golunu atana kadar ilerde baskı kuramayan, geride press yapamayan, orta sahada top kapamayan, hızlı ataklarda defasla birlikte çıkamayıp orta sahada top kaybeden, aslında bireysel yetenekleri Eskisehirspor futbolcularından üstün olan ama takım olmayı başaramayan ve attığı gol sevincini bile yaşayamadan hemen 2 dakika sonra gol yiyen ve skorun 3-1 olması nedenleri ile kaybettiğimiz bir maç olarak yorumlayabilirim. Fakat benim için önemli olan bu süreçlerin altında yatan psikolojik etkenleri yorumlayabilmek. Çünkü futbolda takım başarısı için; teknik, taktik, fiziksel yeterlilik kadar “psikolojik yeterlilik” gereklidir.

Ligin en alt sırasında 4 puana sahip bir takımın, oyuncularının , taraftarlarının, teknik ekibin genel olarak şehrin ne kadar istekli olduğunu gördüm. Stadı dolduran 6757 seyircinin maç bitimine kadar takımına olan desteği, her bir golu atan futbolcunun, gol sonrası yaşadığı belki hatta abarttığı ve sarı kart gördüğü gol sevinci, saha kenarında teknik ekibin yaşadığı heyecan ve gözlerinde ki pırıltı.

Bir de Mersin idman Yurdu takımına baktım, bireysel hatalarla, şansızlık olarak açıklanabilecek ama tamamen konsantrasyon eksikliğiyle yenen gol sonrası, yenilgiyi kabul etmiş, atılan gollerden sonra bile sevinmeyen, sahada mücadele etmeyen takım gördüm.

6 puanlık dediğimiz önemli bir maçta teknik ekip dahil tüm takımın inancını kazanmak, galip gelmek ya da yenilmemek değil, elinden gelenin en iyisini yapmak üzerine kurması, konsantrasyonunu sahadadaki 90 dakikaya vermesi beklenirken, yanlış forma ile sahaya çıkılması bile saha dışı olayların ekibe ve sahaya ne kadar olumsuz yansıdığını göstermektedir.

Psikolojik üstünlük var olan problemlerle ne kadar iyi mücadele edebildiğin, sorunlarınını nasıl yönetebildiğinle doğru orantılıdır. Hepimizin soruları vardır, sorunsuz insan var mı? Önemli olan bu sorunlarla nasıl başedebildiğimizdir. En önemlisi de sorunlarımızla başedebileceğimize dair duyulan inançtır. Sahaya çıkmadan önce- saha dışında , hafta içinde, aile içinde vs- her ne yaşanırsa yaşansın, oyunculardan; “Bu maçı kazanacağız, ligte kalacağız, yüzde yüz performasımızı sergileyeceğiz, maçı çevirebiliriz” gibi olumlu inançların taşınması beklenir. Profesyonellik bunu gerektirir. Show devam etmeli.

Spor psikolojisinde “kişisel olumsuz şartlanma” dediğimiz negative self-fulfilling prophecy teorisi vardır. Sporcular olumsuz olarak bir şeyin gerçekleşeceğine inanırlarsa evet öyle gerçekleşir.

Olumsuz düşünceler çok ciddi psikolojik engeldir çünkü sporcular daha maça çıkmadan olumsuz düşünceleriyle maçı zihninde bitiririler. Doğal olarak sahaya çıkan sporcu ve takımlar en ufak bir olumsuzluk karşısında çok çabuk demoralize olarak etkili performans gösteremezler. Tıpkı bizim takımın maç başlamadan yenilgiye razı olması ve gol yedikten sonra maçı çevireceklerine inanç duymaması gibi. “Yapabileceğinizi düşünüyorsanız, yaparsınız. Eğer yapamayacağınızı düşünüyorsanız, haklısınız.”

Bizim futbolsever, şehir, taraftar, izleyici, yorumcu olarak beklentimiz bu takımın %100 performansını sahaya yansıtarak, kendilerine inanarak, mücadele ederek ligte kalması yada kalmaması. O zaman bu şehir takımı alkışlamayı, takımıyla gurur duymayı bilir, düşerse de tam destekle tekrar çıkmasını da bilir.

Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil!!!