Futbolun katili kim ?

Bu aralar herkesin dilinde "Futbolun katili Türk hakemleri" cümlesi var. Takımın nasıl oynadığı, yöneticilerin ne yaptığı, teknik direktörün performansı gibi soruların önüne geçen sihirli bir cümle.

Peki bu cümlenin içeriğine gerçekten inanıyor muyuz? Trabzonspor, hakemi odaya kilitleme rezilliğine bahane ettiği verilmeyen penaltı golü ile 3-2 kazansa ne değişecekti Türk futbolunda. Ya da dün Nakoulma'ya penaltı çalınsa, hakem maçı 5 değil de 3 dakika uzatsa kurtulacak mıydı Türk futbolu. Türk futbolunu geçtim İdmanyurdu 3 puan almak dışında ne kazanacaktı? Mesela tesisleri mi olacaktı, altyapısı mı coşacaktı, borçları mı sıfırlanacaktı ya da daha kurumsal bir kulüp mü olacaktı? Hayır bunların hiçbirisi olmayacaktı. Sadece taraftar eve mutlu dönecek, cepten yani geleceğimizden yemeye devam edecektik. Tıpkı şimdi olduğu gibi.

Hakemler hata yapmıyor mu? Evet yapıyor. Ama saniyenin onda birinde pozisyon süzen bir hakemden beklentimizle, futbol oynamak ve oynatmak için önünde koca 90 dakika olan futbolcu ve teknik adamlardan, düşünmek ve düşündüklerini uygulamak için günleri hatta yılları olan yöneticilerden beklentimiz orantılı mi?

İki hafta önce oynanan Trabzonspor maçında aynı kabusu yaşamışken hem de bu defa 11 kişiyle mücadele etmesine rağmen takımı geriye yaslamanın ötesinde orta sahayı geçemez duruma getiren Bülent Korkmaz'ın kaybedilen puanda sorumluluğu yok mudur? Siz bitime yarım saat kala o kadar geriye yaslanırsanız tribünde düzenli halı saha maçı yapan 11 kişiye karşı bile yersiniz golü. Hatta, bu anlayışla 11 tane Cesur Yürek Bülent olsa defansta yine yersiniz. Bakmayın son dakikada geldiğine, öncesinde direkten dönen ve yüzde yüzlük bir çok pozisyonları da vardı rakibin. Tıpkı Trabzon maçında olduğu gibi.

Hep birlikte okuyoruz. Borç olmuş 60 milyon TL. Bunun 18 milyonu Başkanaymış. Mış diyoruz çünkü resmi bir veri yok. 2014 yılı Eylül ayında Mersin SMMM Odası'ndan bağımsız denetim talep edildiğini okuyunca hepimiz mutlu olmuş ve yönetimi tebrik etmiştik. Ancak, bir yılı geçmesine rağmen denetim sonucunu bilen yok. Bu nedenle kulübün gelir-gider durumunu maalesef sadece tahmin edebiliyoruz. Eli kalem tutan herkes aynı hesabı yapıyor. Diyor ki; bu takım 2014 yılında 16 milyon TL ayakbastı ve 20.4 milyon TL performans olmak üzere TFF'den 36.4 milyon TL para aldı. Üzerine kombine, iddia geliri, sponsorluk ve reklam gelirleriyle toplam 45 milyon TL parayı kasaya koydu. Mahmut Temur, Cem Sultan, Adem Büyük, Serkan Yanık da gitti ve kulüp maaşlarından da kar etti. Gelen ise sadece İsaac Promise var. Son olarak yeni sezonun 16 milyon TL'lik ayakbastı parasını da ilave edince borçların artması değil azalması gerekirmiş gibi geliyor. Buna rağmen oyuncular maaş alamıyor ve idmana geç çıktı haberleri okumaya devam ediyoruz.

Özetle, hakemleri suçlamak kısa vadede herkesi teselli etse de aslında sorunları ötelemekten başka işe yaramaz diye düşünüyorum. Tribünde başka takım formalı diye çocuğa bile şiddet uygulayan taraftarlar, sahada birbirine girip taraftarı tahrik eden futbolcular, koltuklarını korumak uğruna eylemleri ve söylemleri ile taraftar arasında kin ve nefret tohumu eken kulüp yöneticileri ve tüm bunları izleyen TFF ve spor yöneticileri varken tüm ihaleyi hakemlere yıkmak ve Türk futbolunun katili demek ne kadar doğru.

Son olarak Genel Kurul kararına değinirsek... Düştükten sonra ayağa kalkmak zordur. Taraftarına rağmen ayağa kalkmakta zorlanan Kocaelispor, Sakaryaspor ve Ankaragücü can sıkıcı örnekler olarak önümüzde. Bu nedenle geç olmadan haklıyı haksızı bir kenara bırakıp bu sıkıntılı süreçten en az yara ile çıkmak için şehrin dinamikleri ortak akıl yürütmeli ve en doğru yöntemi bularak takıma sahip çıkmalıdır.